Yılların emeği yaşlanınca yok oluyor: Yalnız ve huzursuzlar

Bugün 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü ancak yaşlılar pek çok haktan mahrûm. Ülke nüfusun yaklaşık yüzde 11'i yani 9 milyonu 65 yaş ve üzeri olan ülkede yaşlı yoksulluğu derinleşiyor, sağlık ve barınma ihtiyacına erişim her geçen gün daha da zorlaşıyor. Açlık sınırının altında emekli maaşı ile geçinmeye çalışan yaşlılar, sağlıklı ve dengeli beslenemiyor, barınma ve sağlık hakkına erişim gibi çok sayıda konuda engeller yaşıyor.
Yaşlıların çoğu evlerine kapanmış duruma ve giderek yalnızlaşıyor, psikolojik sorunlar yaşıyor. Kendi evlerinde yaşamak isteyen bireyler kira ödemekte zorlanıyor ve herhangi kira desteği de zaten yok. Yaşlıları evinden çıkaracak mekanizmaların zayıflığı içlerinde bulundukları durumu daha da zorlaştırıyor. Uzmanlar "Bu nüfus grubuna yönelik politikalar yetersiz kalıyor. Politikalar değişen ihtiyaçlara göre revize edilmiyor. Ülkemiz nüfusun yaşlanmasına hazır değil" dedi.
YAŞLI YOKSULLUĞU GİDEREK ARTIYORTÜİK verilerine göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında yüzde 13,5 olacağı tahmin ediliyor ancak yaşlılar için herhangi bir sosyal devlet politikası bulunmuyor. Ülkedeki yaşlı yoksulluğu artıyor. Yoksulluk ve yaşam koşulları istatistiklerine göre 2024 yılında yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altındaki yaşlı kadınların oranı yüzde 24,2, yaşlı erkeklerin oranı ise yüzde 22,3. Yaşlı kadınların yüzde 19,9'u okuma yazma bilmezken, bu oran erkeklerde sadece yüzde 3,3. Eğitim hakkına erişememe, yaşamları boyunca üstlendikleri karşılıksız bakım sorumlulukları, çalışma hayatına ve sosyal hayata daha az katılma, kayıt dışı çalıştırılma ve emeklilik sistemine yeterince dahil olamama gibi nedenler kadınları yaşlılıkta yoksulluğa itiyor.
BİNLERCE LİRALIK FARK ÜCRETLERİBarınma krizi ve yoksulluğun yanı sıra yaşlılar sağlık hakkı erişiminde de sıkıntılar yaşıyor. Medikal ve tıbbi cihazlara SGK'nin yaptığı ödemelerin yetersizliği, asgari ücrete mahkûm bırakılan emeklinin sağlık hakkı erişimini engelliyor. Milyonlarca emekli, yapılan sağlık ödemelerinde yükün büyük kısmını cebinden karşılamak zorunda kalıyor. SGK’nin görme zorluğu çeken emekli veya çalışan SGK’lilere göz muayenesi ve görme bozukluğu raporu koşuluyla ödediği tutar çerçeve için 100 TL, cam için 30 TL olmak üzere toplam 130 TL ödüyor. Piyasada ise en düşük çerçeve fiyatı 1.750-2.500 TL arasından başlayıp çerçevenin kalitesine göre bu rakam artabiliyor. Numarasına göre en düşük gözlük camı fiyatı 2 bin TL’den başlıyor. Bu fiyat camın kalitesi, özelliklerine göre 8-12 bin TL’ye kadar çıkıyor. Benzer durum işitme kaybında da yaşanıyor. İşitme cihazlarında en düşük kalite kulaklık fiyatı 15 bin TL’den başlayıp cihazın teknolojik özelliklerine göre 75-85 bin TL’ye kadar çıkıyor. Piyasadaki ortalama cihaz fiyatı ise 35 bin TL düzeyinde. Yine benzer şekilde kanser nedeniyle bağırsakları alınan ve kolostomi torbası ya da ürostomi (mesane) torbası kullanmak zorunda kalan emekliler de bir hayli zor durumda. Medikal ve tıbbi cihazların binlerce liralık fark ücreti ödenerek alınmak zorunda kalınması bunlara erişimi de güçleştiriyor.
HASTANELERE ERİŞİM SORUNLUAynı zamanda fiziki koşullar ve uzak mesafelerden dolayı birçok yaşlı günlük sağlık sorunları sebebiyle hastanelere de fiziki olarak ulaşmakta zorlanıyor. Özellikle şehrin dışına inşa edilen şehir hastanelerine gidip gelmek içinde bulundukları durumu daha da güçleştiriyor. Özetle yaşlı ve emekli yurttaşlar evlerine mahkum ve pek çok hakka da erişim engeli ile yaşamlarını sürdürüyor. TÜİK Yoksulluk ve Yaşam Koşulları 2024 Yılı İstatistiklerine göre, 65 yaş ve üstü bireylerin yoksulluk veya sosyal dışlanma riski yüzde 23,3 olarak tahmin ediliyor. Bu oran, 2021 yılında yüzde 16,8 olarak kaydedilmişti.
HUZUREVİ FİYATLARI CEP YAKIYOREmekli maaşıyla geçinemeyen yaşlılar yakınlarından ve çocuklarından yardım almıyorsa kira ödeyemediği için huzurevlerinde kalmak istiyor ama oralarda da yer bulamıyor. Yer bulunan huzurevlerine ise ekonomik olarak sadece emekli maaşıyla güç yetmiyor. Ülkede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ait 168, özel sektöre ait 267 huzurevi bulunuyor. Sadece 2023’te huzurevi ile huzurevi yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine başvuru yapanların sayısı 19 bin 670’yi buldu. Özel huzurevlerinin fiyatları cep yakarken, Bakanlığı bağlı huzurevlerine de fiyatlar hiç de az değil. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı devlete ait huzurevlerinde üç kişilik bir odanın fiyatı 4 bin 500 TL, iki kişilik oda 5 bin 280 TL, tek kişilik odanın ücreti ise 9 bin 940 TL olarak belirlendi. Özel huzurevlerinde konaklamanın maliyeti oldukça yüksek. İstanbul’da özel huzurevi ücretleri 2025 yılı itibariyle taban 15 bin TL’ye yükselirken tavan ücret 78 bin 975 TL oldu. Ankara’da ise bu rakamlar sırasıyla 9 bin 835 TL ve 59 bin 503 TL’ye çıkıyor. Ankara’da 10 huzurevinde bin 563; 37 özel huzurevinde 2 bin 110 kişi kalıyor. İstanbul’da 10 huzurevinde bin 853, 108 özel huzurevinde 5 bin 371 yaşlı barınıyor. İzmir’de, 8 huzurevinde 1546 kişinin kalırken 56 özel huzurevinde ise 2 bin 418 yaşlı yaşıyor. Yerel yönetimlere ait huzurevlerine başvuru ise artıyor.
∗∗∗
ÇALIŞMALAR VAR ANCAK YETERSİZYerel yönetimler yaşlılarla ilgili sosyal projeleri hayata geçiriyor ancak halen yetersiz. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, kahvenin 5 TL, çayın 2,5 TL olduğu ilk Emekli Evini hizmete açarken, Muğla Belediyesi de emeklilere 2 bin TL destek sağlıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ihtiyaç sahibi emekli yurttaşlara su faturası, kira ve market desteği sunuyor. İBB başta olmak üzere birçok şehirde kent lokantaları da uygun fiyatlı menüleriyle yaşlılara destek oluyor.
∗∗∗
POLİTİKALAR KABUL EDİLEMEZTüm Emeklilerin Sendikası, "Yaşlılarımızı yalnızlaştıran, yoksullaştıran ve yaşam haklarını görmezden gelen politikalar kabul edilemez’’ ifadelerine yer verdi. Açıklamada, özetle şöyle denildi: ‘‘Bugün birçok yaşlımız, maddi yetersizlikler ve aile desteğinin azalması nedeniyle bakım evlerine muhtaç bırakılmaktadır. Devletin asli görevi, bu alanı kamusal bir sorumluluk olarak görüp, ücretsiz ve erişilebilir bakım hizmetlerini yaygınlaştırmaktır.’’
Talepler şöyle:
• En düşük emekli aylığı, yeni işe giren memur maaşına eşitlenmelidir.
• Sağlık hizmetleri ve ilaçlara erişim ücretsiz olmalıdır.
• Barınma, ulaşım ve gıda desteği sosyal devletin sorumluluğu olarak sağlanmalıdır.
• Emeklilerin örgütlenme hakkına yönelik tüm engellemeler kaldırılmalıdır.
∗∗∗
EVLERİNDE YAŞAMAK İSTİYORLAREge Geriatri Derneği Başkanı Psk. Mevlüt Ülgen, Türkiye’de yaşlıların karşılaştığı en önemli sorun ve hak ihlalinin gelir yetersizliği ile emekli maaşının düşüklüğü olduğunu söyledi. Ülgen, “Yaşlı bireylerle yapılan araştırmalarda yaşlı bireylerin yaşlılık dönemini bulundukları çevrede ve kendi evinde geçirmek istedikleri yönünde. Evde bakım ve sağlık sistemimiz yaşlı bireylerin bu talebini karşılamaktan henüz çok uzakta. Evde bakım desteğine ihtiyaç duyan yaşlıların oranı genel nüfus içinde yüzde 16,4’tür; bu oran 75 yaş üzerindekilerde yüzde 26,9’a kadar çıkmaktadır. 12 ayda içerisinde evde bakım desteği alan kişi oranı yüzde 2,5 ile sınırlı kalmaktadır” dedi. Yaşlıların toplumsal yaşama katılımının sınırlı olduğunu vurgulayan Ülgen, şöyle devam etti: “Kent mimarisi, yollar, kaldırımlar, konutlar, ulaşım kısaca kamusal ve özel yaşam alanları yaşlı bireyler için engellerle dolu olup, yaşlı bireyleri hareketsiz yaşama ve izolasyona sürüklemektedir. Yaşlanmayla meydana gelen fizyolojik değişikliklerin yanı sıra, kronik hastalıklarında etkisiyle yaşlı bireylerde çeşitli sağlık sorunları ortaya çıkar. Bu sorunlar yaşlılarda yaşam kalitesini önemli ölçüde etkiler. Yaşlıların değişen sağlık ve bakım gereksinimlerini karşılayacak düzenleme ve artan ihtiyaca uygun toplumsal politikaların geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.”

∗∗∗
25 YIL ÇALIŞTI, İŞİTME CİHAZI ALAMADIİşitme sorunu yaşayan bir emekli yurttaşın yaşadığı durum, sağlık hizmetlerine erişimde ekonomik eşitsizliği ve emeklilerin yaşadığı maddi zorluğu bir kez daha gözler önüne serdi. 25 yıl çalıştıktan sonra emekli olan yurttaş, ihtiyacı olan işitme cihazını alamadı.
Olayı sosyal medya hesabından anlatan Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Müge Özcan, şunları kaydetti: "Üzgünüm. Kırgınım. Öfkeliyim. Hastaya işitme cihazı önerdim. 'Şimdilik idare ediyorum' dedi. Önyargılı olduğunu düşünüp, cihaz aslında gözlükle aynı işi yapıyor, biri görmek, diğeri duymak için filan diye anlatırken, gözleri doldu, sözümü kesti. 'Ondan değil hocam. Emekliyim. 25 yıl çalıştım. Ama demek ki az çalışmışım, emekli maaşım düşük. Buraya gelirken bir yere sordum. Devletin ödediği 4-5 bin liraymış. Üstüne en az 25 bin lira istiyorlar. O kadar param yok' dedi. Dondum kaldım. Benim yardımcı olmamı ister misiniz, dedim. 'Sağolun, çocuklar da söylüyor ama şimdilik idare ediyorum' dedi. Kişi başı milli gelir 17 bin dolar. Emekliye düşen sağır dolaşmak. Bu ülkede yaşamaktan başka bir imtihana ihtiyacımız yok bizim."

∗∗∗
DR. AYLİN YAMAN: YAŞLILIK VE DÜŞMELER, KORKUSU YETER...Düşmeler, yaşlı (65 yaş üstü) nüfus için ciddi bir sağlık tehdidi olmasının yanı sıra, aynı zamanda, bu yaş grubu için özgürlük kısıtlayıcı bir korku nedenidir. ABD’de, CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi) verilerine göre, her yıl yaklaşık 3 milyon yaşlının, düşmeye bağlı acil servis başvurusu kaydedilmekte, yaklaşık yüzde 10’unun (300 bin vaka) kalça kırığı nedeniyle hastane yatışı gerçekleşmektedir. Türkiye’de sağlık istatistiklerinin yetersizliği, şeffaf olmayışı, yaşlı nüfus istatistiklerinin göz ardı edilmesi, maalesef kendi ülkemizdeki durumdan haberdar olamamamıza neden olmaktadır. Yine CDC verilerine göre, ölümcül olmayan düşmelerin sağlık sistemine yıllık maliyeti 50 milyar dolar olarak hesaplanmıştır. Ölümcül olmayan düşmelerdeki doğrudan maliyet kalemleri, acil servis, hastane yatışı, tetkikler, cerrahi işlemler, yoğun bakım süreci, ilaçlar, tıbbi cihazlar, rehabilitasyon ve fizik tedavi süreçlerini kapsamaktadır. Bakım ihtiyacı, iş gücü kaybı, üretkenlik azalması ise dolaylı maliyet kalemleridir.

Dünya Sağlık Örgütü, yaşlılarda düşmelerin, tüm yaralanmalara bağlı ölümlerin yüzde 40’ını oluşturduğunu ve sağlık sistemlerinde, önlenebilir maliyetlerin başında geldiğini vurgulamaktadır. Türkiye’de maliyet çalışmaları sınırlı olsa da, düşmeye bağlı kalça kırıklarında ortalama maliyetin 100 bin TL’yi aştığı hesaplanmaktadır. Ayrıca, düşen yaşlıların yüzde 50’sinden fazlasının, 1 yıl içinde tekrar düşme riski taşıması, kümülatif maliyeti gündeme taşımaktadır.
Hasarsız ileri yaş düşüşlerinin, yarattığı “düşme korkusu” ile günlük aktivitenin kısıtlanmasına, bunun da kasları zayıflatarak yeniden düşmelere neden olduğu bilinmektedir. En önemli düşme nedenlerinden olan kas kaybı (sarkopeni), yaşlanan bireyler için önerilen “yürüyüş” gibi düzenli fiziksel aktivitelerle aşılabilmekte; bu nedenledir ki yaşlının fiziksel aktivitesinin önemi, her zaman vurgulanmaktadır.
Sağlık sistemini koruyucu hekimlik üzerine kurgulayan, yaşlı nüfusu yüksek olan ülkeler, gerek sağlıklı yaşlanmayı sağlama, gerekse sağlık ekonomisi ön görüsü ile, mutlaka düşme risklerini iyi tanımlamakta, birinci basamak koruyucu hekimlik uygulamalarında ve sağlık hizmet sunumunun tüm aşamalarında, bu risklerin mümkün olduğunca önlenmesi yaklaşımını benimsemektedir. Kas zayıflığı dışındaki, görme problemleri, yürümeye yardımcı aparat kullanımı, güçsüzlüğe neden olan ilaç kullanımı, altta yatan ek hastalıklar vb tıbbi nedenler, risk faktörlerinin başında gelmektedir. Bunun dışında, yaşlının yaşadığı ortamın aydınlatmasından, eşyaların yerleşimine, ıslak zeminlerin çokluğundan, merdiven/basamak bulunmasına; halıların yerleşiminden, kullanılan terlik/ayakkabı tabanının özelliklerine kadar sayısız risk faktörü, yaşlının düşüşü için zemin hazırlamaktadır.
Bu nedenledir ki, riskler ne kadar iyi tanınırsa ve ne kadar azaltılabilirse, düşmelerin o kadar önüne geçilebilmektedir. Bu açıdan, sağlık sisteminin koruyucu hekimlik merkezli örgütlenmesi, yaşlı nüfusun korunması için çok değerlidir. Mevcut sistemdeki Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği, sözleşmelerin yenilenmesini, belirlenmiş göstergelerin puanlaması ile performansa dayalı gerçekleştirmekte ve bu göstergelerden biri olan “Çok yönlü yaşlı izlem oranı”, gerçek bir tarama ve takip anlayışındansa, puan artırma kalemi olarak ve isteğe bağlı uygulanmaktadır. Aile hekimliği birimi başına düşen 3 bin 43 kişinin yoğunluğu ve her geçen gün aile hekimliği sistemi üzerinde yaratılan baskılar da düşünülecek olursa, yaşlı izlemi, gerçek anlamda düşme risk analizi yapamamaktadır.
Yaşlı nüfusun düşme riskini azaltacak, bağımsızlığını ve yaşam kalitesini artıracak, güvenli barınma, protein ağırlıklı doğru beslenme, egzersiz, görme ve işitme çözümleri gibi her türlü uygulama, finansal güce ihtiyaç duymakta, toplumumuzun temel sorunlarından olan yoksullaşarak yaşlanma koşullarında hayal olmaktadır.
1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde, toplam nüfusumuzun yüzde 10’unu geçen yaşlılarımıza, hak ettikleri fiziksel, sosyal, ekonomik ve aktif sağlıklı yaşlanma koşullarını sağlayacağımız günler dileğiyle…
*CHP Ankara Milletvekili, TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi
BirGün