Sosyal Medya ve Gençler: Ebeveynler İçin Psikolog Rehberi

Kaygı, düşük öz saygı, uyku sorunları. Aşırı sosyal medya kullanımı gençleri etkiliyor. Çalışmalara ve psikologların görüşlerine dayanarak, ebeveynlere riskleri nasıl belirleyecekleri ve sağlıklı kullanımı nasıl teşvik edecekleri konusunda pratik bir rehber sunuyoruz.
13 ila 17 yaş arasındaki gençlerin %95'i sosyal medyayı kullanıyor ve bunların üçte biri bunu "neredeyse sürekli" yapıyor. Neredeyse evrensel olan bu dijital dalma, ergenlikte endişe verici bir şekilde artan ruh sağlığı sorunlarıyla aynı zamana denk geldi. Uzmanlar ve çalışmalar doğrudan bir bağlantıya işaret ediyor: Sosyal medyada günde üç saatten fazla zaman geçiren gençler, depresyon ve anksiyete semptomlarından muzdarip olma riskinin iki katı.
Ebeveynler için bu yeni manzarada gezinmek devasa bir meydan okumadır. Sosyal bağlantının faydalarını, öz saygı ve duygusal refaha yönelik belgelenmiş risklerle nasıl dengeliyorlar? Psikologların ve Mayo Clinic ve Child Mind Institute gibi sağlık kuruluşlarının önerilerine dayanarak, sorunu anlamak ve etkili bir şekilde yanıt vermek için pratik bir rehber geliştirdik.
Öneri: Bölünmüş bir görüntü. Bir tarafta, bir genç gülümsüyor ve ekranda arkadaşlarıyla bağlantı kuruyor. Diğer tarafta, aynı genç, odasında yalnız ve kaygılı, sadece telefonuyla aydınlatılmış.
Sosyal medyanın olumsuz etkisi yalnızca harcanan saat sayısından değil, aynı zamanda etkileşimlerin ve tüketilen içeriklerin kalitesinden de kaynaklanıyor.
* Sürekli Sosyal Karşılaştırma: Sosyal medya görünüşte mükemmel hayatları sergiler. Ergenler, aşağılık duygusu, düşük öz saygı ve beden memnuniyetsizliği yaratan sürekli bir idealize edilmiş görüntü ve başarı akışına maruz kalırlar. Ergenlerin yüzde kırk altısı, sosyal medyanın beden imajları hakkında kendilerini daha kötü hissetmelerine neden olduğunu söylüyor.
* Bir Şeyi Kaçırma Korkusu (FOMO): Bir şeyi kaçırma korkusu (FOMO), sosyal medya tarafından daha da kötüleştirilen bir sosyal kaygı biçimidir. Sürekli olarak diğer insanların aktivitelerini görmek, kendi hayatınızın daha az heyecan verici veya tatmin edici olduğunu hissetmenize neden olabilir.
* Siber zorbalık: Çevrimiçi iletişimin anonim veya uzak doğası, zorbalığı kolaylaştırır. Söylentiler, aşağılayıcı fotoğraflar veya incitici mesajlar yaymak, genç bir kişinin ruh sağlığı üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olabilir.
* Uyku Bozulması: Gece sosyal medya kullanımı ciddi bir sorundur. Ekranlardan gelen mavi ışık, uyku hormonu olan melatoninin salınımını geciktirir ve sürekli gelen bildirimler dinlendirici uykuyu bozar, bu da doğrudan daha kötü bir ruh hali ve artan sinirlilikle bağlantılıdır.
* Gerçek Sosyal Becerilerin Kaybı: Çevrimiçi iletişimde beden dili ve yüz ifadelerinin nüansları eksiktir. Bu sadece yanlış anlaşılmalara yol açmakla kalmaz, aynı zamanda yüz yüze etkileşimleri gençler için daha korkutucu hale getirebilir.
"Teknoloji çocuklarınıza sizden daha fazla bilgi verebilir ve sizin değerlerinizi anlamaz. Çocuğunuzun kişiliğine karşı duyarlı olmayacak ve sorularına gelişimsel olarak uygun bir şekilde cevap vermeyecektir," diye uyarıyor Dr. Catherine Steiner-Adair.
Teknolojiyi yasaklamak gerçekçi bir çözüm değildir. Amaç gençlere teknolojiyle sağlıklı ve dengeli bir ilişki geliştirmeyi öğretmektir. Psikologlar şu stratejileri öneriyor:
1. Net ve Tutarlı Sınırlar Belirleyin
* Bir Aile Medya Planı Oluşturun: Çocuğunuzla oturun ve teknoloji kullanımıyla ilgili kurallar belirleyin. Ergenler kuralların oluşturulmasına katıldıklarında, bunlara uyma olasılıkları daha yüksektir.
* Teknolojiden Arınmış Bölgeleri ve Saatleri Tanımlayın: En önemli kural "gece yatak odasında telefon yok." Bir diğer alan da yemek sırasında masa olabilir. Bu daha iyi uykuyu destekler ve aile bağını güçlendirir.
* Günlük Süreyi Sınırlayın: Sosyal medyanın eğlence amaçlı kullanımı için makul bir süre sınırı belirleyin (ödev zamanı hariç).
2. Rol Model Olun
* Vaaz ettiğinizi uygulayın: Eğer kural akşam yemeğinde telefon olmamasıysa, ebeveynler de buna uymalıdır. Çocuklarınız sizi sürekli ekrana yapışık görüyorsa, çelişkili bir mesaj gönderiyorsunuz demektir.
3. Açık İletişimi Teşvik Edin
* Sosyal Medya Hakkında Düzenli Olarak Konuşun: Çocuğunuza onu kullanma konusunda ne hissettiğini sorun. Herhangi bir şey onları endişelendiriyorsa veya rahatsız ediyorsa size söylemeleri için onları teşvik edin.
* Çocuğunuzu gerçekçi olmayan içerikler hakkında eğitin: Sosyal medyada gördüklerinin çoğunun gerçekliğin düzenlenmiş ve düzenlenmiş bir versiyonu olduğunu açıklayın. Tükettikleri içerikleri eleştirmeyi öğretin.
* Dijital Görgü Kurallarını Öğretin: Söylenti yaymak, zorbalık yapmak veya kişisel bilgileri paylaşmak gibi uygun olmayan şeyler hakkında konuşun. Uygunsuz içerik veya davranışları nasıl bildireceklerini ve engelleyeceklerini öğretin.
4. Çevrimdışı Aktiviteleri Tanıtın
* Onları gerçek ilgi alanlarına dahil edin: Görünüşlerine değil, yaptıklarına dayalı olarak öz saygılarını geliştiren hobileri ve aktiviteleri teşvik edin. Spor, müzik, sanat, gönüllülük... bu aktiviteler kendilerini iyi hissetmelerine ve yüz yüze etkileşimleri teşvik etmelerine yardımcı olur.
* Yüz Yüze İletişimi Teşvik Edin: Gerçek dünyada arkadaşlarıyla vakit geçirmelerini kolaylaştırın. Bu, özellikle sosyal kaygıya yatkın gençler için çok önemlidir.
5. Dengeli Bir Şekilde İzleyin
* Hesaplarını Tanıyın: Özellikle ergenlik döneminde hesaplarını takip etmeniz mantıklıdır. Dr. Donna Wick, Facebook'ta çocuğunuzun arkadaşı olmanızı ancak güveni sarsmamak için endişelenecek açık bir neden olmadığı sürece özel mesajlarını kontrol etmemenizi öneriyor.
Önemli olan teknolojiyi şeytanlaştırmak değil, gençlere teknolojiyi güvenli ve sağlıklı bir şekilde kullanmaları için gerekli araçları ve farkındalığı sağlamaktır.
La Verdad Yucatán