Angelina Jolie'nin Yazın Orijinal Gotik Kızı Olarak Hükümdarlığına Yeniden Bakış

Angelina Jolie'nin tarzında belli bir simya var; karanlık ihtişamı baştan çıkarıcı bir özgüvenle birleştiren manyetik bir çekim. Ve şimdi, Los Angeles'lı Goth Girls'ün yeni bir grubu sokaklarda kol gezerken ve Jenna Ortega'nın Wednesday Addams'ı ekranlara dönerken, hakkını teslim etmenin zamanı geldi: Angelina Jolie — orijinal olmasa da, kesinlikle 90'ların en ikonik korku ilham perisi.

Mirasının büyük bir kısmında olduğu gibi (BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Özel Temsilcisi olarak 60'tan fazla saha misyonuna liderlik etti, mülteciler için savunuculuk yaptı ve küresel vakıfların kurucu ortağı oldu) Angelina Jolie'nin moda üzerindeki etkisi çoğu zaman hafife alınıyor.

Çünkü etkisi hiçbir zaman yüksek sesli veya performatif olmadı. O bir trend avcısı değil; bir ikonoklast. Grunge'ın tanımladığı bir dönemde, görünümü karanlık ama işkenceci değil, göz alıcı ama asla aşırı değildi. Gardırobu her zaman bir ölçülülük egzersiziydi. 90'lar ve 2000'lerin başındaki estetiği, karanlığı göz korkutucu değil, çekici kılma konusunda ustalık dersi niteliğinde.

Jolie'nin çıkış rolünün gotik bir alt tona sahip olması tesadüf değil. 1999 yapımı kült klasik "Girl, Interrupted" filminde, Lisa Rowe karakterini etkileyici bir şekilde canlandırmasıyla En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Akademi Ödülü'nü kazandı, ancak karakterinin görünümü ve enerjisi bugün hala Instagram gönderilerinde ve tasarımcı ruh hali panolarında yankılanıyor. 90'ların sonlarına doğru Jolie'nin tarzı da bu ham, manyetik enerjinin bir uzantısı haline geldi.

1990'ların sonlarına doğru, Hollywood yeni bir yeniden doğuşun ortasındaydı. 80'lerin gösterişli, ultra feminen yıldızlarının yerini yeni bir aktris dalgası alıyordu ve Angelina Jolie hızla bu değişimin simgesi haline geldi. Görünüşü de, Gregg Araki'nin The Doom Generation ve kült klasik Thirteen gibi filmlerde görüldüğü gibi, yeni neslin karanlık fantezilerinin belirleyici estetiği haline geldi.

Jolie'nin androjen yönü -ki çok da uzak olmayan 90'larda hâlâ nadir görülen bir özellik- Versace ve Tom Ford'un zarif silüetleriyle birleşince, hem asiliğin hem de şehvetin sembolü haline geldi. Hollywood'un femme fatale'leri gibi, o da genellikle belli bir vampir gizemiyle sinematik bir kara film estetiğini benimsedi ve bu, yalnızca imza görünümü haline gelmekle kalmadı, aynı zamanda ana akım güzellik ideallerini de altüst etti .

Jolie'yi diğerlerinden ayıran şey sadece siyah kıyafetlere olan sevgisi değildi; aynı zamanda onu nasıl giydiğiydi. Bugün, büyük bir yıldızın androjenlik ve punk duyarlılığıyla -Jolie'nin tanımlayıcı özelliklerinden ikisi- uğraşmasının ne kadar sınırları zorladığını unutmak kolay. İster özel Versace takım elbiselerinde, ister özel dikim blazer ceketlerde veya grafik tişörtlerde olsun, erkeksi ve kadınsı arasındaki çizgileri, zahmetsizce havalı kalmayı başaran bir şekilde bulanıklaştırıyordu.

Makyajı ve saçları da bir o kadar çarpıcıydı. Koyu göz kalemi, koyu kırmızı dudakları ve dağınık saçları asi bir çekiciliğe sahip olmasına katkıda bulunurken, çıkık elmacık kemikleri ve uhrevi yüz hatları o gotik gizemi daha da vurguluyordu; yumuşaklığa dayanmayan bir tür şehvet sunuyordu.

Günümüzde, Goth Girl Summer 2025'in belirleyici estetiklerinden biri olarak öne çıkarken, Jolie'nin etkisini görmezden gelmek imkânsız. Öncülüğünü yaptığı karanlık, minimalist ihtişam, büyük deri paltolardan bağcıklı botlara ve kan kırmızısı rujlara kadar her şeyde kendini gösteriyor.

Angelina Jolie sadece karanlık modayı benimsemekle kalmadı; onu güçlendirici hale getirdi ve günümüzde hem özgüvenin hem de bireyselliğin bir ifadesi olarak gotik şıklığın benimsenmesinin temellerini attı.

Angelina Jolie Çağlar Boyunca Görünümü Satın Alın