Bağımsız tiyatrolar, güçlü yapımlar

Sinema ile ilişkilerim yoğunlaşıp, çeşitlenene dek tiyatro benim ilk göz ağrımdı. Ankara’daki eğitim yıllarında tüm tiyatroları, tiyatrocuları yakından tanımış, hatta bazıları ile çalışma olanağı bulmuştum. Basında çıkan ilk yazılarım da tiyatroya ilişkindi. 60’lı, 70’li yıllar Devlet Tiyatroları ve İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın yanı sıra, hızla çoğalan bağımsız tiyatroların altın yıllarıydı. İstanbul’da Genç Oyuncular, Arena Tiyatrosu, Kent Oyuncuları, Ulvi Uraz Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu, Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Ankara’da A.S.T, Ankara Deneme Sahnesi, Halk Oyuncuları, Çağdaş Sahne, Ankara Birlik Tiyatrosu, Ekin Tiyatrosu, v.b… İstanbul’a geldiğimde sinemanın içinde buldum kendimi; tiyatro ile bağlarımı koparmadan...
80’lerde tiyatro ortamı yavaş yavaş değişmeye başlamış, 2000’lerde kapitalizmin kuralları piyasaya egemen olmuştu. Kültür endüstrilerine, özellikle müzik ve sahne sanatlarına ilgi duyan sermaye çevreleri bu alanlara yatırım yapmaya başladılar. Süreç içinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi (PSM), Maximum UNiQ gibi çağdaş sahne teknolojisine sahip mekanlar açıldı. Bu oluşumlara koşut -ve belki de tepki- olarak bağımsız tiyatroların sayısı hızla arttı. Bugün sayılarını tam olarak bilmek mümkün değil, ama yalnızca İstanbul’da bir mevsim içinde 300’ü aşkın oyunun ‘perde’ dediğini biliyoruz.
Bu tiyatrolar içinde kendi salonlarına sahip Kenter Tiyatrosu, Ortaoyuncular (Ses Tiyatrosu), Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu, Oyun Atölyesi, Moda Sahnesi, Semaver Kumpanya, Das Das, Baba Sahne, DOT, Craft gibi tiyatro toplulukları yer alıyordu. Ne yazık ki, Yıldız Kenter, Ferhan Şensoy, Genco Erkal gibi büyük sanatçıların kaybının ardından sürekliliği olan toplulukların bir bölümünden yoksun kaldık. Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu, Nedim Saban’ın Tiyatro Kare’si gibi köklü topluluklar da farklı sahnelerde oyunlarını sürdürdü. Bu arada yeni oluşumların sayısı hızla artıyordu. Hemen hepsi de kalıcı bir mekana sahip olmayan göçebe topluluklar niteliğinde… Bu toplulukların çıkarttığı oyunlar arasında büyük bütçeli yapımlar ile yarışabilecek bir sanatsal yetkinliğe sahip olanların sayısı da hızla artıyor günümüzde.
EKRANDAN SAHNEYEGenç tiyatro topluluklarının çoğunluğu, aynı üniversitede okumuş tiyatrocular tarafından kuruluyordu. Zaman içinde ekonomik koşullara dayanamayan topluluklar seyirci çekmek için televizyon dizileri sayesinde ün kazanmış oyuncularla çalışmaya başladı. Bu oyuncuların önemli bir kısmı tiyatro eğitimi almış olduğu için bu tercih oyunların sanatsal çizgisine olumlu katkı yapıyordu. Bazı tiyatrolar tek kişilik oyunlara yönelirken, her oyunda ayrı bir kadro toplayan ‘prodüksiyon tiyatroları’ oluştu. Bunların bir kısmı PSM ile ortak yapımlar oluşturdu. Demet Evgar’ın girişimi ile ortaya çıkan Afife Tiyatro-PSM ortak yapımı “Afife”, bir başka ‘yıldız’ oyuncumuz Merve Dizdar’ın başrolü üstlendiği, İbrahim Çiçek’in yönettiği IdPro-Zorlu PSM-Omnia yapım ortak yapımı “İnsanlar Mekanlar Nesneler”, Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’nun Piu Entertainment ortaklığında gerçekleştirdiği “Amadeus”, “Aşık Shakespeare”, “Timsah Ateşi”, “1923” ve “Aşk Biter mi?” ilk akla gelen örnekler. Zorlu PSM-Craft işbirliği ürünü “Balina”, Versus Tiyatro-Zorlu PSM ortak yapımı “Evlilikten Sahneler” ilk akla gelen örnekler. Kendi oyunları ve ortak yapımları yanı sıra beğendiği bağımsız yapımlara da yer vermesi önemli. Zorlu PSM Atölye “Kısık Ateşte Düdüklü Tencere” gibi oyunların yapımcılığını üstlenirken, Zorlu PSM‘nin Tuğçe Altuğ’un kurduğu Tiyatro Circa yapımı “Nora- Bir Bebek Evi”, Dor Productions-Omnia ortak yapımı “Medea”, Tiyatro IN’in “Müfettişler”, Art 12’nin “Cırcır Böcekleri, İtler ve Biz”, Esra Dermancıoğlu’nun “Muskat” gibi bağımsız yapımlara sahne açması *nicelik ve nitelik açısından- yeterli tiyatro yapısına sahip olmayan ülkemiz için önemli bir olanak elbette.
DRAKULA’DAN BULAŞIKÇILAR’AOkan Bayülgen’in yazıp yönettiği, Net Sanat- Kabare Dada ortaklığının ürünü “Richard” ve Kabare Dada-BKM ortaklığındaki “Drakula” oyunları tiyatro ortamımızdaki ‘büyük prodüksiyon’ yönelişinin örnekleri arasında. BKM gibi güçlü bir yapım şirketi ile Bayülgen’in Kabare Dada’sının ortak yapımı. Pahalı bilet fiyatlarına karşın dolu salonlara oynayan ve nitelikten fedakarlık etmeyen bu oyunlar tiyatromuzun kapitalist üretim sürecine uyum sağladığını gösteren örnekler arasında. Varlıklarını sürdürmek adına ortak yapımlara girmek ya da bir organizasyon şirketi ile işbirliğine gitmek zorunda kalan tiyatro oluşumlarının sayısı her geçen gün artıyor. Başrolü Rutkay Aziz’in üstlendiği “1984-Büyük Gözaltı” ve “Bir Halk Düşmanı”, Taner Barlas’ın yönettiği “Kürk Mantolu Madonna” ve Berna Laçin’in tek kişilik oyunu “Hayal Satıcısı” gibi oyunlarıyla Aysa Production Tiyatrosu özgüvenli bir varoluş mücadelesi sürdürüyor.
Kendi seyircisini yetiştirmiş başarılı bağımsız tiyatrolardan Moda Sahne’nin yapımlarından “Macbeth” bu yıl beğeni ile izlediğim yapımlar arasında. Yönetmen Kemal Aydoğan’ın yorumunu, başrollerde Barış Atay, Ezgi Çelik’i ve cadıları canlandıran genç oyuncuların yorumlarını çok başarılı buldum. Aynı şeyi tiyatronun “Bir Yaz Gecesi Rüyası” için de söyleyebilirim. “Othello”, “Şirreti Evcilleştirmek”, “Hizmetçiler”, “Dıkşın: Büyük Şans” ise izleme listemde... Tiyatro Adam da sevdiğim topluluklardan biri “Einstein’ın İhaneti”, “39 Buçuk Basamak” ve “Meçhul Paşa” oyunlarıyla kendi çizgisini tutarlıkla sürdürdü. “39 Buçuk Basamak”ı İzmir’de Bornova Şehir Tiyatrosu’ndan izleyip çok beğendiğimi not etmek isterim (geçen hafta Şehir Tiyatrolarını yazarken unuttuğumun farkındayım). Geçen yılın en başarılı müzikali, Mom Yapım-Peyk ortak yapımı “Hamiyet”tine ve Ali Poyrazoğlu’nun tiyatro birkiminin ürünü olan “Ödünç Yaşamlar”, “Habanera Makamı”, “Beyoğlu Şıngır Mıngır” oyunlarına değinmeden geçemem.
Kamu tiyatrolarının yanı sıra bağımsız yapımlara da el vermekten geri durmayan usta tiyatrocu Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği, Morris Pachny’in “Bulaşıkçılar”ı bu yılın en iyileri arasında. Yönetmenin oyuncularıyla -özellikle Özge Özpirinçci, Şebnem Sönmez ve Ahsen Eroğlu ile- kurduğu iletişimin oyunun başarısında önemli bir rolü var. Geçen haftaki yazıma bir gönderme yapayım: Cennetimizi Cehenneme çeviren asıl suçlunun kapitalist sistem ve bu sisteme tutsaklığı kabulleneler olduğunu vurgulayan, eğlendirirken düşündüren, öz-biçim tutarlılığı açısından kusursuz diyebileceğim bir oyun bu.
9/8’LİK KIYAMETYılın en başarılı oyunları arasında, tam anlamıyla bağımsız bir yapım olan “9/8’lik Kıyamet”i en baş sıralarda. Şamil Yılmaz’ın yazdığı, Sezen Keser’in yönettiği, Oğulcan Arman Uslu’nun oyunculuk yeteneği ve darbukasının ritmi ile seyirciyi büyüleyen Mek’an yapımı bu minimalist oyun, İstanbul’da açlıkla ve yozlaşmayla boğuşan ama umutlarını yitirmeyen insanların hikayesini anlatıyor. Büyük sermayeye gereksinim duymadan da iyi tiyatro yapılabileceğinin kanıtı… Tabi, bazı oyunların maddi güce ihtiyaç duyduğunu inkar etmiyorum. Ama sermaye desteği olmadan seyirci desteği ile ayakta duran topluluklar var. En önemli örneklerden biri, 1995’den bu yana varlığını sürdüren, “Kim Var Orada”, “ Zabel”, “Sevgi Soysal Yaşamakta Israr Ediyor”, “Bir Kadın Uyanıyor” gibi oyunlarla yaratıcılığını kanıtlayan BGST (Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu). Bir diğer başarılı topluluk da “III. Richard”, “Öteki Venedik Taciri”, “Ders”, “Nihayet Makamı”, “Hayalet Kumpanya”, “Yan Dünya” v.b. oyunlarıyla Altıdan Sonra Tiyatro/Kumbaracı 50. Bu zor günlerde yeni tiyatro oluşumları gerçekleştirenleri kutlamadan geçmeyelim. Tülin Özen ve Tansu Biçer’in kurduğu BahçeGalata yapımlarından “Nora 2” geçen mevsimin en başarılı yapımları arasında anılmayı hak ediyordu; “Terörizm”i ise henüz izleyemedim.
İzmir turnelerinde izleme olanağı bulduğum Oyun Atölyesi’nin “Kel Diva”sı tek sözcükle mükemmeldi; “Hayvan Çiftliği"ni ise ilk fırsatta izlemek istiyorum. Baba Sahne’nin “Bir Baba Hamlet”, Semaver Kumpanya’nın “Cimri” ve 484 Urban Garden yapımı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” açık hava tiyatrolarını doldurabilen, her açıdan başarıyı yakalamış oyunlar. “Cimri”de Tansu Biçer’in, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nde Serdar Biliş’in yönetmen, Serkan Keskin’in oyuncu olarak gösterdikleri performansla, geride bıraktığımız tiyatro mevsiminin en başarılı yapımları içinde yer alıyor iki oyun da.
Yolcu Tiyatro’nun “Gomidas”, D22’nin “Hakikat Elbet Bir Gün”, ID İletişim yapımı Zerrin Tekindor’un tek kişilik gösterisi “Toz”, Vigor KS- İstanbul Halk Tiyatrosu ortak yapımı “Alevli Günler”, Semaver Kumpanya’nın “Mağrur Fil Ölüleri”, Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın “Şatonun Altında”, Tiyatro Gerçek’in “Van Gogh”, BKM yapımı “Neyzen Tevfik-Hiç”, Yolo Production’un sözsüz oyunu “Ahretlik”, İki Tiyatro’nun -Tunç Şahin’in yazar ve yönetmen olarak katkıda bulunduğu- “Canavar” ve Tiyatro Hemhal’in “Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit” -bu mevsimde de sürerse- okurlarımıza tavsiye edeceğim oyunlar arasında.
Şahika Tekand’ın Studio Oyuncuları’nın yeni yapımı “Ölüyor mu ne?”, Tiyatro Hemhal’in “En Sevdiğinden Başla” ve “N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hali?”, Boa Sahne’in “Tarihte Yaşanmamış Olaylar”, Tiyatro Pera’nın “Sen Hamlet Değilsin” ve “Bir Kış Gecesi Rüyası”, Tatavla Tiyatro’nun “Getto”, H6ACT ve No Yapım’ın “Loop”, Berkay Ateş’in yazıp, Yiğit Sertdemir’in yönettiği D22 yapımı “Uykusuz Bir Rüya Salim”, Cihangir Atölye Sahne’nin “Katip Bartelby”, Tiyatro Öteki Hayatlar’ın “Hamdi Beyin Zevceleri”, Ara Sahne’nin “Kardeşlerimi Arıyorum” (Bu oyunu bir de Bakırköy Şehir Tiyatrro’ndan izlemeli), Yolcu Tiyatro yapımı “Muhammed Ali”, Omnia Yapım-Fiziksel Tiyatro Araştırmaları ortak yapımı “Haberci”, BKM-Dolkun Production ortak yapımı “Çirkin”, BKM yapımları “Aydınlıkevler” ve “Hücreler”, Tiyatro BeReZe-Dolkun Production ortak yapımı “Martı mıyım?”, İstos Sahne’nin “Büyük Zarifi Apartmanı”, Talimhane Tiyatrosu’nun “Harika Şeyler Listesi”, Kaos’un “Takım Yıldızları”, Orchestra Theatre’ın “Bir Terennüm”, Dolkun Production-Free Stage ortak yapımı Halil Babür’ün yazıp, yönettiği “Linçler ve Dudaklar”, Tuğrul Tülek’in yönettiği Tatlı Ekşi Tiyatro-Biletinial ortak yapımı “Kutsal”, Tiyatro Bal Porsuğu yapımı “Leyla ile Mecnun Değil”, Tiyatro IN yapımı “Anne”, Fiziksel Tiyatro Araştırmaları’nın “Kalabalık Duası” henüz izleyemediğim, merak ettiğim oyunlar…
Galata Perform’un “Medea’ya Göre Ahlak”, Tabikat Sahnesi’nin “Batı Ekspresi”, Echoes Sahne-Ma Platform ortak yapımı “Khora”, Semaver Kumpanya’nın “Güzel Son”, Tiyatro Keyfi’nin “Cyrano Rock”, Das Das’ın “Cyrano”, “Dünya Yerinden Oynar”, “Titus Kompleks”, Vigor KS’la ortak yapımı “Salıncak”, Craft’ın “Sığınak”, Tiyatro Mitos’un “Dublörün Hikayesi”, Das Das’ın “Terapi”, Luz Yapım’ın Emin Alper’in yönetmenliğindeki oyunu “Öteki”, Gülçin Kültür Şahin’in “Aşk Bize Masal Olur” adlı tek kişilik gösterisi, Duru Tiyatro’nun “Mutlu Aile Tablosu” ve “Hiçbir Şey Olmamış Gibi”, Decollage Art Space’in “Treplev”, Kundura Sahne’nin “Geçen Gün” oyunlarını da izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum… Bağımsız tiyatrolarımızın gücünü kanıtlayan bu yapımlara destek vermek hepimize düşen bir görev. Yeni mevsimde bu saydığım oyunlardan hangileri devam edecek bilmiyoruz henüz. Tabi, yeni mevsimde yeni yapımlar da eklenecek bu listeye... Benim işim önermek. Elbette siz kendi listenizi yapacaksınız.
ANADOLU TİYATROLARITürkiye’de 500’e yakın tiyatro topluluğu var. Bunların içinde en çok 300’ü aktif ve yaklaşık %90’ı İstanbul’da. Kesin rakam veremiyorum, çünkü TÜİK verileri güvenilir değil. Örneğin, ülkemizde 800’ün üzerinde tiyatro salonu olduğunu söylüyor. Gerçek tiyatro yapılarının sayısı 100’ü bulmaz bence. Gerisi, belediyelerin, okulların konferans salonları olsa gerek… Tiyatro topluluğu sayısında İstanbul’u Ankara, İzmir, Eskişehir, Bursa, Antalya, Muğla, Balıkesir, Diyarbakır izliyor. Samsun, Kocaeli, Sakarya, Adapazarı, Tekirdağ, Van, Edirne, Denizli, Sinop, Çorum’da da en az bir topluluğun adını veriyor ‘Tiyatrolar’ sitesi. Bursa SanatMahal, Samsun Sanat Tiyatrosu dışında adını duyurmayı başaranlar yok gibi… Ya da bana ulaşmadı sesleri…
İzmir Tiyatroları içinde sahnesi olan birkaç tiyatro var şu anda. İzmir’in en eski özel tiyatrolarından Han Tiyatro, henüz birkaç yıllık geçmişi olmasına karşın İzmir’in nitelikli seyircisiyle güçlü bağlar kuran Tiyatro Peron ve Haldun Dormen’in danışmanlığında kurulan ve ağırlıkla ticari şansı olan oyunlar sergileyen Sahne Tozu Tiyatrosu başlıcaları. Kök 35, Tiyatro Ansambl, Tiyatro Mahal, Toprak Sahne, Vol 5, Tiyatro Kalemi gibi topluluklar ise nerede sahne bulurlarsa orada oynuyorlar oyunlarını. İzmir’de tiyatro yapmak her babayiğidin harcı değil. Merkezi hükümet ve yerel yönetim desteği çok sınırlı; seyirci desteği de öyle… İzmir seyircisi (elbette çoğunluğundan söz ediyorum) popüler kültüre bağımlılığını kolay kolay terk edecek gibi durmuyor. İstanbul’dan turneye gelen tiyatrolarda televizyondan aşina oldukları bir oyuncu varsa ne ala. Gelsin ‘antre’ alkışı… Yoksa pek ilgi göstermezler İzmirli genç tiyatrocuların yapıtlarına. Geçen yıllarda İstanbul’dan bağımsız yapımlar getirmek için ciddi bir çaba gösteren Toy sahne kapandı gitti… Bu nedenle hala varlıklarını sürdürebilen özel tiyatroları birer kahraman olarak görmek lazım. Kentin nitelikli topluluklarından Öteki Beriki Tiyatro bu mevsim “Küçük Gözyaşı Güvercini Frida”yı sahneledi. Tiyatro Peron kendi elleriyle inşa ettikleri sahnelerinde “Kumpanya”, “Cyrano de Bergerac” gibi oyunların ardından “Işıltılı Haşereler“, “Gergedanlar” ve “Fırtına“yı sunarak kendi seyircisini yaratmayı başardı; yaz aylarında da bu oyunları sergilemeyi sürdürdü. Tüm zorluklara karşın tiyatro tutkularını yitirmeyen gençlere selam olsun…
TİYATRO FESTİVALLERİBu uzun yazıyı bitirmeden (gene de pek çok tiyatrodan söz edemedim), tiyatro festivallerine de değinmek istiyorum. 19-27 Ağustos tarihleri arasında 7. İstanbul Fringe Festival (Uluslararası Performans Sanatları Festivali), 22-29 Ağustos tarihleri arasında Bergama Uluslararası Tiyatro Festivali gerçekleşecek. Bergama Festivali sekizinci yılında yeni bir formatla seyirci karşısına geliyor. Yerelliği ön plana çıkaracaklarmış; uluslararası niteliğini kaybetmezler umarım… İzmir’de 43.sü düzenlenen Hülya-Özdemir Nutku Uluslararası Tiyatro Festivalinin de uluslararası boyutunun güçlenmesi gerekiyor. Başka kentlerimizde de tiyatro festivalleri var ama hemen hepsinde aynı sorun var; katılan tiyatroların çoğunluğunu yerel topluluklar oluşturuyor. TAKSAV’ın Ankara ve İzmir’de düzenlediği Uluslararası Tiyatro Festivalleri ise küçük bütçelerine karşın nitelikli programlarıyla dikkat çekiyor.
Gerçek anlamda uluslararası bir festival arayanlar, İstanbul’daki İKSV Tiyatro Festivali ile Devlet Tiyatroları-Sabancı Holding işbirliği ile düzenlenen Adana Tiyatro Festivali’ni bekliyorlar. DT’nın Bursa, Ankara, Trabzon, Antalya, Konya, Diyarbakır, Van’da düzenlediği tematik/bölgesel festivallerin yanı sıra, Etimesgut Belediyesi’nin düzenlediği KentFest, Eskişehir’deki Uluslararası Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali, İstanbul’daki Uluslararası Kukla Festivali, DasDas’ın ev sahipliğinde gerçekleşen Kısalar Festivali, Çankaya Belediyesi’nin düzenlediği Tek Kişilik Oyunlar Festivali, Diyarbakır Solo Fest, Amed Tiyatro Festivali, Salihli-Sardes’deki Dionysos Tiyatro Şenliği tematik sınırlamalarıyla öne çıkan festivaller.
İstanbul Maltepe, İzmir Konak, Balıkesir Ayvalık’daki Kadın Oyunları festivalleri ile Artvin Borçka, Mersin Yenişehir, Denizli, Ordu gibi kentlerimizde düzenlenen tiyatro festivalleri, Ege Tiyatrolar Birliği’nin tiyatro kampları, her yıl İzmir’in farklı bir ilçesinde (bu yıl Seferihisar’da) düzenlenen Türkiye Tiyatro Buluşması da halkımızın tiyatroya olan ilgisini tümden yitirmediğini kanıtlıyor. Ama - ne yazık ki- bir zamanlar İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Gençlik Tiyatroları Festivali’nin yarattığı dinamizm ve coşkunun epey uzağındayız. Bunun nedeni, finansman güçlükleri mi, medya desteği olmaması mı, yoksa zamanın ruhuna kapılan gençlerin içinde bulunduğu ruh hali mi, araştırmaya değer.
Her zaman olduğu gibi bir avuç (bazen tek bir) delinin girişimleri ve fedakarca çalışması sonucu ortaya çıkıyor bu işler. Gönül ister ki, ülkemizde de kamu kurumları bu festivallerin bağımsızlığına halel getirmeden -objektif kurallar çerçevesinde- destekleme noktasına gelir. Dünyada ses getiren festivallere sahip olmak istiyorsak ciddi bir sanat politikasına sahip olmamız gerekir. Bu politikanın hedefleri, stratejileri neler olmalı, haftaya konuşuruz, Türkiye gündemi izin verirse…
BirGün