Dil Seçin

Turkish

Down Icon

Ülke Seçin

Russia

Down Icon

Kafein tüketiminin bilişsel gerileme üzerindeki etkisi ortaya çıktı

Kafein tüketiminin bilişsel gerileme üzerindeki etkisi ortaya çıktı

Yeni bir analiz, hastalığa yakalanma riski taşıyan kişilerde orta düzeyde kafein tüketimi ile bilişsel gerilemenin yavaşlaması arasında olası bir bağlantı olduğunu inceliyor. Çalışmada, günde 200 miligramdan fazla kafein tüketiminin, özellikle hafif bilişsel bozukluk yaşayanlarda Alzheimer hastalığının semptomlarının önlenmesinde ve geciktirilmesinde önemli bir rol oynayabileceği vurgulanıyor.

Alzheimer hastalığı, her yıl dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen en yaygın demans türüdür. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre 2050 yılına kadar bu hastalığa yakalananların sayısı üç kat artacak ve bu durum çok büyük sosyal, ekonomik ve tıbbi zorluklar yaratacak. Modern tıbbın sınırlı olanakları nedeniyle bilim insanları giderek hastalığın gelişme riskini azaltabilecek veya ilerlemesini yavaşlatabilecek faktörleri belirlemeye odaklanıyor. Bu bağlamda yaşam tarzına, beslenmeye, fiziksel aktiviteye ve özellikle kahve, çay, çikolata ve diğer popüler içeceklerde bulunan bir madde olan kafein tüketimine özel dikkat gösteriliyor.

Kafein, merkezi sinir sistemini en çok etkileyen uyarıcılardan biri olup dünya genelinde yaygın olarak tüketilmektedir. Uyarıcı etkisi herkes tarafından biliniyor: uyanıklığı artırıyor, ruh halini iyileştiriyor ve yorgunlukla mücadeleye yardımcı oluyor. Ancak son yıllarda bilim insanları, bu maddeye farklı açılardan bakmaya ve nöroprotektif özelliğinin olup olmadığını araştırmaya başladılar. Hayvan modelleri üzerinde yapılan çalışmalarda, kafeinin Alzheimer hastalığının beyindeki karakteristik plakları oluşturan beta-amiloid gibi zararlı proteinlerin birikimini azalttığı gösterilmiştir. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmalarda sonuçlar karışık olsa da, bazı kanıtlar düzenli kahve tüketiminin bilişsel bozulma riskini azalttığını gösteriyor.

Kafein ile Alzheimer hastalığının gelişimi arasındaki bağlantıyı daha iyi anlamak için Pakistan, İngiltere ve ABD'deki enstitülerden bir bilim insanları ekibi, mevcut çalışmaları sistematik bir şekilde inceledi. Bu analiz, katı dahil etme kriterlerini karşılayan en alakalı dört çalışmayı belirledi. En ilgi çekici çalışmalardan biri, hafif bilişsel bozukluğu olan kişilerde kandaki kafein seviyelerini ölçen çalışmaydı. Sonuçlar, takip süresi boyunca mililitre başına 1.200 nanogramın üzerinde kafein seviyesine sahip olan katılımcıların, daha düşük kafein seviyesine sahip olanlara kıyasla demans geliştirme riskinin önemli ölçüde daha düşük olduğunu gösterdi. Bu, doza bağlı olası bir ilişkiyi akla getiriyor: Kafein seviyesi ne kadar yüksekse, bilişsel işlevlerdeki gerileme o kadar yavaş oluyor.

Avrupa'da yapılan bir diğer büyük araştırmada ise günde 216 miligramdan (yaklaşık iki fincan kahve) daha az kafein tüketen kişilerde hafıza sorunlarının daha fazla olduğu ve Alzheimer hastalığıyla ilişkili biyolojik belirteçlerin kötüleştiği görüldü. Bu veriler, koruyucu etki elde etmek için belirli bir kafein eşik değerinin gerekli olduğu hipotezini desteklemektedir. Aynı zamanda Mendel randomizasyon yöntemi kullanılarak yapılan genetik çalışmalarda orta düzeyde ancak istatistiksel olarak anlamsız düzeyde koruyucu etki ortaya konmuştur.

İlginçtir ki, Portekiz'de yapılan uzun vadeli bir araştırma, Alzheimer hastalığına yakalanan hastaların, teşhisten önceki 20 yıl içinde, bilişsel olarak sağlıklı kalanlara kıyasla önemli ölçüde daha düşük kafein tükettiğini buldu. Diğer risk faktörleri hesaba katıldığında bile bu örüntünün aynı kaldığı ve kafeinin nörodejeneratif hastalıkların önlenmesindeki potansiyel rolünün daha da desteklendiği görüldü.

Bu durum özellikle bilişsel bozukluğun erken evrelerinde olan, tam demansa geçişi yavaşlatma veya engelleme şansının hala olduğu kişiler için geçerlidir. Kafeinin etki mekanizmaları, beyindeki adenozin reseptörlerini bloke etme yeteneği ile ilişkilidir; bu da inflamasyonu azaltmaya, nöronlar arası bağlantıları iyileştirmeye ve beta-amiloid birikimini azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca kafein, sinirsel bağlantıları güçlendirerek öğrenmeyi ve hafızayı destekleyen beyin kaynaklı nörotrofik faktör seviyelerini artırır.

Ancak bilim insanları, cesaret verici sonuçlara rağmen araştırmanın henüz kesin cevaplar sunmadığı konusunda uyarıyor. Bunların çoğu gözlemseldir, yani yaşam tarzı, beslenme, fiziksel aktivite ve genetik yatkınlık gibi diğer faktörlerin etkisi göz ardı edilemez. Kafeinin metabolizmasındaki bireysel farklılıkların da göz önünde bulundurulması önemlidir; bu, kafeinin etkinliğini etkileyebilir. Örneğin, CYP1A2 geninin belirli genetik varyantlarına sahip kişilerde kafein önemli ölçüde daha yavaş bir oranda parçalanır; bu da kafeinin nöroprotektif özelliklerini artırabilir veya zayıflatabilir.

Bilim insanları gelecekte, kafeinin optimal dozajlarını ve kaynaklarını belirlemek ve Alzheimer hastalığına karşı koruyucu stratejilerde nasıl kullanılabileceğini anlamak için daha geniş ve daha kontrollü klinik deneyler yürütmeyi planlıyor. Odaklanılan önemli bir alan da kafein ile fiziksel aktivite, beslenme ve uyku düzeni gibi diğer yaşam tarzı faktörleri arasındaki etkileşimin incelenmesidir; bunlar birlikte kapsamlı bir önleme stratejisi oluşturabilir.

mk.ru

mk.ru

Benzer Haberler

Tüm Haberler
Animated ArrowAnimated ArrowAnimated Arrow