Akıl almaz bir teori: Karanlık madde sadece bir yanılsamadır.

Profesör Gupta, bu "egzotik maddelere" atfedilen etkilerin, evrenin temel kuvvetlerinin zaman içinde değişmesiyle açıklanabileceğini ileri sürüyor.
Daily Mail'in haberine göre, bilim insanlarının evren hakkında tahminlerde bulunmak için kullandıkları fizik yasaları, ışık hızı ve yerçekimi gibi sabitlere dayanıyor. Ancak bazı fizikçiler, bu "sabitlerin" aslında o kadar da sabit olmadığına inanıyor. Aksine, bu temel özellikler evren yaşlandıkça evrimleşip değişiyor ve bu da neden karanlık madde ve karanlık enerjiye sahip olduğumuzu açıklayabilir.
Dr. Gupta makalesinde şöyle diyor: "Karanlık madde ve karanlık enerji, genişleyen bir Evren'de doğa güçlerinin zayıflamasının bir sonucu olarak görülebilir."
Bilim insanları karanlık maddeyi ilk olarak 1970'lerde, gökbilimci Vera Rubin'in galaksilerdeki en uzak yıldızların beklenenden çok daha hızlı döndüğünü fark etmesiyle ciddiye almaya başladılar. Bu garip kütleçekim etkileri, galaksilerin görünür maddelerinin açıklayabileceğinden daha fazla kütleye sahip olduğunu gösteriyordu ve bilim insanları buna karanlık madde adını verdiler.
Daily Mail'in haberine göre, karanlık enerji, Büyük Patlama'dan sonra evrenin genişlemesinin neden hızlandığını açıklayan gizli bir güç olarak öne sürülüyor.
Bilim insanları şu anda karanlık maddenin evrenin yaklaşık %27'sini, karanlık enerjinin yaklaşık %68'ini ve sıradan maddenin ise yalnızca %5'ini oluşturduğunu tahmin ediyor. Lambda Soğuk Karanlık Madde Modeli (ΛCDM) olarak bilinen bu teori, süpernovalardan Büyük Patlama'ya kadar her şeyi açıklamakta oldukça başarılı.
Daily Mail'in haberine göre sorun şu ki, 50 yıllık araştırmalardan sonra bile bilim insanları hâlâ karanlık madde veya karanlık enerjinin ne olduğuna dair bir fikre sahip değiller.
Profesör Gupta'nın fikri, karanlık maddenin şu anda yaptığı her şeyi, herhangi bir tuhaf kuvvete veya sıra dışı parçacığa başvurmadan açıklamaya çalışmaktır. Temel fikir, temel sabitler değişirse, bu değişen "kovaryans sabitlerini" alıp Einstein'ın kozmik genişleme denklemlerine yerleştirebileceğimizdir. Bunu yaptığımızda, tıpkı karanlık madde ve karanlık enerji gibi davranan alfa madde ve alfa enerjisi adı verilen iki tamamen matematiksel terim elde ederiz.
Daily Mail'in yorumuna göre, bu teoriyi gerçekten ilginç kılan şey, sabitlerin değişim miktarının, bir yerde ne kadar maddenin yoğunlaştığına bağlı olarak değişmesi.
Sıradan maddenin bol olduğu galaksinin merkezinde, fizik tam da beklediğimiz gibi davranır. Ancak, maddenin çok seyrek olduğu galaksinin uzak kenarlarında, sabitler zayıflar ve alfa maddesinin etkileri daha belirgin hale gelir. Bu, alfa maddesi ve alfa enerjisinin etkilerinin geleneksel fiziği geçersiz kılacak kadar seyrekleştiği bir nokta olduğu anlamına gelir; bu nokta "kapanma yoğunluğu" olarak bilinir.
Profesör Gupta, bunun galaksilerin en dıştaki yıldızlarının, iç çekirdekteki yıldızlara kıyasla olması gerekenden daha hızlı hareket etmesini açıkladığını söyledi.
Profesör Gupta yeni makalesinde, modelinin öngörülerini farklı boyutlardaki yedi galaksinin gerçek gözlemleriyle karşılaştırıyor. Model, bir galaksinin dönüş eğrisini yeniden üreterek gerekli geçiş yoğunluğunu tahmin ediyor. Yedi galakside, galaksilerin boyutları sekiz kat değişmesine rağmen, gerekli geçiş yoğunluğu dört kat değişti.
Profesör Gupta, bu dizinin alfa enerjisi ve alfa maddesinin sadece teorik hayaller değil, evrenin gerçek özellikleri olduğunu gösterdiğini ileri sürüyor.
Eğer bu doğruysa, bilim insanları karanlık madde ve karanlık enerjiyi teorilerinden çıkarabilir ve evrenle ilgili her şeyi hâlâ açıklayabilirler.
Profesör Gupta şöyle diyor: "Ortaya çıkan alfa maddesi ve alfa enerjisi, prensipte galaksi kümelerindeki karanlık maddenin yerini alabilir ve galaksi oluşumuna katkıda bulunabilir."
Daily Mail, bu teorinin bilim insanlarının test edebileceği öngörülerde bulunduğunu yazıyor. Eğer evren yoğunlaştıkça alfa maddesinin etkisi azalıyorsa, uzak geçmişte görülebilen daha uzak galaksilerde, görünür maddenin etkisi daha baskın olmalı.
Ancak Profesör Gupta'nın teorisindeki en büyük sorun, karanlık madde parçacıklarının varlığına dair kanıt olmadığı gibi, evrensel sabitlerin değişkenliğine dair de daha fazla kanıt olmamasıdır.
Şu anda ışık hızı veya kütle çekim sabiti gibi herhangi bir şeyin farklı olduğuna dair bir kanıt yok ve bunların farklı olduğunu öne sürmek, evren hakkındaki teorilerimizde büyük değişiklikler gerektirecektir.
Kuasar olarak bilinen son derece uzak ve parlak cisimlerin gözlemleri, Büyük Patlama'ya çok daha yakın zamanlarda bile bu sabitlerin şu ankiyle aynı kaldığını gösteriyor.
Daily Mail'in haberine göre, Profesör Gupta haklıysa ve karanlık madde gerçekten bir illüzyonsa, bu, gökbilimcilerin var olmayan bir şeyi aramak için gelişmiş teleskoplar inşa etmek için büyük miktarda para harcadıkları anlamına gelir.
Profesör Gupta, yaklaşımını kütleçekimsel merceklenme ve galaksi kümelerinin dinamiklerini analiz etmeye genişletmeyi planlıyor; bu da teorinin faydalı bir testi olacak. Ancak, karanlık madde şu anda evrenin doğasına dair en iyi açıklamamız olduğundan, bilimsel fikir birliğini altüst etmek için çok daha fazla kanıta ihtiyaç duyulacak.
mk.ru