Meme kanseri: Tümör tedavisi Alzheimer riskini azaltıyor


Bazı meme kanseri hastaları tümör tedavisinden sonra bilişsel bozulmadan şikayetçidir. Ancak, muhtemelen Alzheimer demansı riskinin artması konusunda endişelenmeleri gerekmez. / © Adobe Stock/fizkes
Bazı meme kanseri hastaları tedavileri sırasında veya sonrasında zayıf konsantrasyon, unutkanlık, kelime bulma zorluğu veya kısa dikkat süresi gibi bilişsel bozukluklar bildirmektedir. Bu olguya halk arasında "kemoterapi beyni" denir, ancak teknik olarak Kanserle İlgili Bilişsel Bozukluk (CRCI) denir. Tümör tedavisinin bu geç etkilerinin aynı zamanda kanser riskini de artırıp artırmadığı Alzheimer Daha öncebunamanın artıp artmayacağı bilinmiyordu.
Kore Cumhuriyeti, Seul'deki Seul Ulusal Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Bölümü'nden Profesör Dr. Su-Min Jeong liderliğindeki Koreli araştırmacılar bu soruyu ele aldı. Meme kanseri ile Alzheimer hastalığı (AD) riski arasındaki ilişkiyi araştıran retrospektif bir kohort çalışması yürüttüler. Çalışma, Kore Ulusal Sağlık Sigortası Servisi'nden (K-NHIS) alınan verilere dayanıyor ve 2010 ile 2016 yılları arasında ameliyat geçiren 70.701 meme kanseri hastasını kapsıyor. Bu kohort, yaşa uygun, kansersiz 180.360 kontrol denekle karşılaştırıldı. Ortanca takip süresi 7,3 yıldı. Araştırmacılar sonuçlarını artık JAMA Network dergisinde yayınladılar.
Araştırmacılar, meme kanseri kohortunda 1.229 AD vakasının meydana geldiğini (insidans oranı: 2,45/1.000 kişi-yılı) ve kontrol grubunda 3.430 vakanın (2,63/1.000 kişi-yılı) belgelendiğini gösterebildiler. Bu, meme kanseri grubunda önemli ölçüde daha düşük bir riske karşılık gelir (alt dağılım tehlike oranı, SHR: 0,92). Fark, özellikle 65 yaş ve üzeri hastalarda önemliliğini korudu (SHR: 0,92), ancak beş yıl boyunca sabitlendi.
Çeşitli tedavi seçenekleri arasında yalnızca radyoterapi AD riski üzerinde önemli bir koruyucu etki gösterdi (HR: 0,77). Antrasiklinlerin kullanımıyla daha düşük bir riske doğru bir eğilim (HR: 0,86) belirgin olsa da, bu eğilim önemli düzeye ulaşmadı. Taksanlar, trastuzumab, tamoksifen veya aromataz inhibitörlerinin kullanımıyla hiçbir risk azaltıcı etki gözlenmedi.
Araştırmacılar kemoterapinin (özellikle antrasiklinlerin kullanımı) tau protein agregasyonunu inhibe edip amiloid birikimlerini azaltabileceği olasılığını tartışıyorlar. Bu hipotez ex vivo çalışmalarla destekleniyor. Dahası, antrasiklinler AD patogenezinde bozulan bir süreç olan otofajiyi de destekleyebilir. Bu nedenle, antrasiklinlerin nöroprotektif etkileri de olabilir.
Endokrin terapi bağlamında, çalışma en azından AD riskinde önemli bir artış göstermemektedir. MSS'de, tamoksifen aynı zamanda kısmen östrojen reseptörlerinde bir agonist olarak etki eder, bu da nöroprotektif özelliklerin mantıksız olmasını sağlamaz. Buna karşılık, aromataz inhibitörleri, nörobilişsel etkileri de olabilecek androjenetik öncüllerin seviyelerini artırır.
Araştırmacılar, radyoterapiyle beklenmedik koruyucu ilişkinin, potansiyel olarak anti-inflamatuar ve mikroglia düzenleyici etkilere sahip düşük dozlu dağınık radyasyonla açıklanabileceğini söylüyor. Hayvan modelleri ve AD hastalarında yapılan bir pilot çalışma, düşük doz radyasyonun kısa vadede bilişsel işlevleri iyileştirebileceğini öne sürüyor.
Genel olarak, bu çalışmada meme kanseri tedavisinin AD riskini genel olarak hafifçe azalttığı gözlemi, bu tür tedavinin özellikle uzun vadeli bunama gelişimi açısından "kemo beyin" etkisine ilişkin yerleşik varsayımlara meydan okumaktadır.

pharmazeutische-zeitung